UÇLARA İTİLEN SAMİLER

Samiler, İskandinav bölgesinde yaşayan, ilk yerleşik halkın adı. Günümüzde Danimarka, Norveç, İsveç, Finlandiya diye yönetilen toprakların ilk iyeleri. Cermen istilası ile ele geçirilen bölgede, sömürgenlerin kendi aralarındaki paylaşımıyla dört ayrı adla anılan yurtlar oluşmuş. Bu işgalci yönetimler altında Samiler, en yoğun sayıyla Norveç’te varlıklarını sürdürüyorlar.

Kuzey kutbuna doğru kapanan, acunun tepesinde ak başlık gibi duran geniş alan Samilerin öz yurdu. Burası, 60. enlemin biraz yukarısı; Samiler, kutba doğru itilmişler, gidecek yer kalmayınca buraya yerleşmişler izlenimi veren, acunun ucundaki soğuk bölge. Alaska’dan Sibirya’ya uzanan bölgenin ortasına denk gelen, sıcaklığın soğukluk olarak ölçüldüğü 25. doğu boylamının çevresi.

Ailo
Aylo – 2018

Bir başka söyleyişle Samiler, iki büyük sömürgen gücün, batıda Amerika, doğuda Rus egemenliğine giren, karakışla birlikte türlü kıyınların kol gezdiği alanın ortasında yaşıyorlar.

Amerikalıların “Eskimo” diye genellediği; Rusların “Yakut”, “Çukça”, “Altay”, “Tuva” diye daha küçük topluluklara bölerek tanımladığı komşu halkların arasında Samiler, benzer yazgıyı yaşayan bir topluluk. Bu yazgı, soykırımla özdeş, varlık yokluk, ölüm dirim arasında yürüyen zorlu bir çabanın adı.

GÖRECELİ SOYKIRIM TANIMI

Günümüz egemenlerinin yönlendirdiği kurumlarca Samilere yönelik “soykırım” tanımı yapılmamış olsa da, bağımsız ilerleyen bilimsel gerçekler, dirim bilimi olanaklarıyla kısırlaştırma, ekinsi zorlamalarla benzeştirme, dönüştürme yollarıyla Samilerin soykırım yaşadıklarını ortaya koyuyor.

Sözgelimi, İsveç’te, Samilerin, “aşağı ırk” kimliğiyle tanımlanması; “ırk dirim bilimi” adı altında Sami halkı üzerinde kafatası ölçümleri gibi ayrımcı uygulamaların yapılması, soyun çoğalmasının önlenmesi, gizlenemez geçekler olarak ortada duruyor.

Aynı anlayışla tasarlayarak, Samilerin topraklarına İsveç devlet kurumlarınca el konulması, kimi özel yatırımcılar eliyle madencilik, ormancılık gibi Sami halkının geleneksi yaşam biçimini yok edici uygulayımların devreye sokulması da biliniyor.

Bu türden kıyıcı eylemler, Birleşmiş Milletler’in, 1948 tarihli “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi” gereğince suç sayılıyor.

Bu sözleşmeye göre, belli bir topluluk üyelerinin öldürülmesinin yanı sıra yaklaşık on iki başlıkta sıralanan soykırım suçlarının pek çoğunun Samilere uygulandığı görülüyor.

Sami Kanı – 2016

Sami kimliğinin İsveç devleti destekli egemen çevrelerce aşağılanması; Sami dilinin, ezgilerinin, geleneklerinin yok sayılması bu başlıklar arasında görülüyor. Aynı biçimde zorla dönüştürme, tasarlanmış düzenli baskılar, yıldırmalar gibi ekinsel soykırımların uzun yıllar boyunca Sami halkı üzerinde uygulandığı biliniyor.

Sefa Martin YürükelBM sözleşmesine göre işlenen suçlar bireysel sayılıyor; devletler, bu suçları işleyen kişileri, toplulukları yargılamakla sorumlu tutuluyor.

İsveç devletinin gölgesinde gerçekleştirilen ırkçı uygulamalar, “Sami Kanı” adlı yapımda, sınırlı bir anlatımla işlendi. Sami kökenli yönetmen, İsveç devletinin, kurumlarının sorumluluğunu örten, bireyleri suçlayan yaklaşımla, Samilere karşı işlenen suçları, bir bölümüyle bu kurmacada aktarmayı başardı.

Samilerin azınlık olarak yaşadığı Danimarka, Norveç, İsveç, Finlandiya arasında en yeğinli soykırım suçlarının İsveç’te işlendiği; İsveç’in öteki azınlıklara da benzer yaklaşımlar sergilediği biliniyor.

URAL – TÜRK DİL ÖBEĞİ

Soykırım kıygını Samiler, Ural – Türk dil öbeğinin, Fin-Ogur kolundaki dillerden birini konuşuyor. Aynı dil öbeğinde bulunan Türkçe’nin yapısıyla özdeş Sami dili, Türkiye’de kimi Türkçe sözlerin “yerel ağız”; Sovyetlerde Tük lehçeleri için kullanılan “kolhoz dili” gibi adı konulmamış bir aşağılamayla değersizleştirilmeye çalışılan bir dil.

Son zamanlarda ise bu değersizleştirme, küresel egemenlerin “tartışmalı” ulamında göstermeye çabaladığı bir “yok sayma” konumuna evrilmiş durumda. Türkçede ve öteki Ural-Türk dillerinde olduğu gibi, Sami dilinde de aynı yapısal biçim görünmekte: Sondan eklemeli söz varlığı, tümce diziminin özne-nesne-yüklem olması, erillik dişilik ikiliğinin bulunmaması…

Ofelaš
Sami Öcü – 1987

Benimsemedikleri durumları “böyle ama böyle olmamalı” tavrıyla karşılayan, istemedikleri gerçekleri belirsizlik ortamına iten, gerçekleri karartan, doğruları gizleyenlerin “tartışmalı” diye lekelediği Sami dili, dilbiliminin geçerli kuramlarıyla kanıtlandığı üzere, yaşayan köklü bir dil.

KOMŞU YURTLARIN BENZEŞ EKİNLERİ

Samiler, doğaya bağlı yaşam, geleneksi ezgiler, özgün giysiler, kullanılan araç gereçler, topluluk dayanışması gibi ekinsel ögelerde, gerek doğusundaki, gerekse batısındaki topluluklarla benzerlik gösteriyorlar.

Ancak çoklukla yaşadıkları Norveç’te de, öbür ülkelerde olduğu gibi “soykırım” etkisiyle sayıları azalan Samilerin çevreleriyle bağlarını koparmak, ayrı, küçük, simgesel bir topluluk durumunda algılatmak için egemen güçlerin çabası sürüyor.

Kuzey Kutbunun Sesleri – 2022

Dört bölgenin, Danimarka, Norveç, İsveç, Finlandiya’nın ortak halkı Samiler, “laplar”; yoğun yaşadıkları yerler ise “Lapland”, “Laponya” sözleriyle anılıyor. Bu sözlerin kökleri, Türkçe karşılığıyla “yama”.

Samilerin ekinsi gelişimini yansıtan,  onca yıldır giyindikleri özgün giysilerinin değişik boyaklı parçalardan oluşmasından yola çıkarak, onlara “yamalılar” deniyor. Böylece Samilerin kılıkları kötüymüş, giyimleri yanlışmış gibi gösterilerek, üstenci bir bakışla aşağılanıyorlar.

Eski sömürgenlerce Azerbaycan Türklerinin, “azeri” diye adlandırılmasına benzer bir yaklaşım burada da uygulayımda. Türk denmesinin önüne geçilmek için uydurulmuş “azeri” sözü gibi Sami denmesin diye uydurulmuş “lap” sözü kullanımda tutuluyor.

Bir kaynaktan yayılan öyküler, “kes yapıştırlarla” yinelenen yaymacalar, tüm baskınlıklarına karşın, kimliklerini korumayı, yaşatmayı ülkü edinmiş, bilinçli Samilerce zor da olsa bir bir savuşturuluyor.  Samilerin çabaları, uzunca bir geçmişten beri yaşadıkları acıları gizlemeye, örtmeye, yok sayanlara karşı güç kazanmayı sürdürecek görünüyor.

SOYKIRIMI BELGELEYEN KURMACALAR

Sami soykırımları, egemen güçlerin yol vermesiyle, “zülfü yare dokunmadan” yapılan çalışmalarla, seksenli yılların sonunda beri, yedinci törüt alanına yansıtılmaya başlandı.

Bu konudaki ilk örnek, Norveçli Sami kökenli yönetmen Nils Gaup’un, 1987 yılında Sami diliyle özgün adı “Ofelas”; Türkçesi önder ya da kılavuz olan; “Sami Öcü” diye adlandırabileceğimiz kurmacası. Geçmişte yaşanılanların bir bölümünü, yedinci törütün içtenliğiyle aktaran önemli bir yapıt.

Aynı yönetmenin, 2008 yılında kurguladığı “Govdaginu Ayaklanması”, Norveç devletine karşı Samilerin bağımsızlık savaşımını; küçük bir obada, Govdaginu’da yaşayan halkın özgürlük, bağımsızlık çığlığını duyuran bir kurmaca.

Nils Gaup gibi Sami kökenli İsveçli yönetmen Amanda Kernell’in, 2016 yılındaki “Sami Kanı”, bu bağlamdaki üçüncü kurmaca.

Ellos Eatnu
Dereler Özgür Aksın – 2023

Samilerin uğradıkları soykırımın bir başka boyutunu öyküleştiren Ole Giaver, “Dereler Özgür Aksın” adlı yapıtıyla, Samilerin yaşadıkları doğayla bir bütün olduklarını vurguluyor. Sami kökenli yönetmen Ole Giaver’in 2023 yılında gösterime giren kurmacası da gösteriyor ki, dilleri, yaşam biçimleri yok edilen, düzenli kısırlaştırma baskısıyla soylarının sürmesi engellenenler; özellikle dünya savaşları sürecinde, tüm olanakları ellerinden alınarak açlığa, ölüme sürüklenenler, tüm zorluklara karşın güçlenerek haklarını korumayı, var olmayı sürdürüyorlar.

Ede Film

Yanıtla

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Adınızı buraya yazınız