FERMAN

Mutlu Kıbrıs Barış Harekatının hemen ardından, ABD ve siyasi egemenliği altındaki Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye her alanda uyguladıkları engelleyim, sinemayı da olumsuz etkiledi.

Türk Devleti, zor durumdaki bu sanat alanına, kamu yayıncılığı görevi verilen TRT Kurumu aracılığıyla kaynak aktararak, Yeşilçam’ın belli başlı yönetmenlerine, televizyon kurmacaları çekmenin yolunu açtı.

Lütfi Ömer Akad, Ömer Seyfettin Öykülerinden uyarlanan kurmacalarla, Türk yazınının özgün yapıtlarını, sinemadan sonra televizyona da taşıdı.

Ömer Seyfettin’in Ferman, Topuz ve Pembe İncili Kaftan öyküleriyle siyah beyaz olarak çekilen Diyet, Lütfi Ömer Akad uyarlamasıyla TRT yapımları arasına girdi.

Bu süreçte, TRT yönetimince çağrı yapılan üç yönetmenden Ömer Lütfi Akad Eski Kahramanlar başlığı altında dört, Metin Erksan Beş Hikaye başlığı altında birleştirdiği farklı yazarlardan ve öykülerden oluşan seçkiyi ve Halit Refiğ, ilk Türk uyarlama dizisi olan Aşkı Memnu’yu Türk izleyicisiyle buluşturdular.

Işıkla Karanlık Arasında adıyla İş Kültür Yayınlarında çıkan anılarında Lütfi Ömer Akad, Ömer Seyfettin Hikayeleri dizisinin çekimlerinde akılda kalan izleri şöyle aktarıyor:

“İkinci film Ferman oluyor. Oyuncumuz Hakan Balamir…

Kanuni Sultan Süleyman bir seferdedir. Kötü hava şartları al­tında bütün gün yol almışlardır. Ordunun geri kalan gecikmiş kısmı, ordugâha varmak için acele etmektedir. Filme bu sahneyle giriyoruz. Gece ve yağmur yağıyor.

Belgrat ormanın­da Kurtalan dedikleri geniş bir açıklık var, ağaçlarla çevrili, kısmen ağaçlarla örtülü sol taraftan gelen yol keskin bir dö­nüş yaparak kameranın durduğu yerin solundan geçiyor. Yo­lun kıvrıldığı yerde yük arabaları hazır bekliyor, bize doğru gelen yolun ortasında yaya birliği. Elimizdeki insan malzeme­si bu kadar.

Ordunun geri kalan kısmı diyoruz ama bu kada­rı da olmaz. Eski savaşlarda zor durumda kalan kumandan­ların başvurduğu bir çareye ben de başvuruyorum. Önümüz­den geçenler, arkamızdan dolaşıp sağ yanımızdan görüntüye girerlerse, onlar da bitinceye kadar arabalar iyice yaklaşmış ve çerçeveyi doldurmuş olurlar. Yağmursuz ve az ışıkla iki üç deneme yapıyoruz. Sonunda yürüyüş hızını, yönünü ayarla­masını öğreniyorlar ve “Çekim!” diyorum.

Işıklar, yağmur ve tenekede yakılmış ıslak yaprakların çıkardığı dumanla ortalık gerçek bir havaya dönüşüyor. Denemede olduğu gibi iki üç kere tekrarlıyoruz çekimi.

Yeni sahnenin çekimini tasar­lamak üzere çadırlara gidiyorum. Yardımcı oyuncuların he­men hepsi, giyinip kuşanmışlar, önce karanlıkta bir şey farketmiyorum, biraz sonra ışıklar bulunduğum tarafa gelince kimi oyuncuların kavuklarının kenarlarından uzun saçları taşıyor.

Bu konuyu onlarla tartışmayı uygun bulmadığım için bir zaman sonra yardımcı gönderiyorum, saçlarını kestirmeleri gerektiğini söylemeye. Cevap olarak, bir günlük iş için saçlarını kestiremeyeceklerini söylüyorlar. Hemen giysileri teslim et­melerini ve zahmete katlanıp geldikleri için üzüntülerimi ve teşekkürlerimi iletiyorum yardımcımla. Biraz sonra geliyor, kalıyorlar, ancak berber istiyorlar.

Belgrat ormanı, gecenin or­tasında berber yok, ama makasla tarak var. Onları Nejat Buvan’ın gözetiminde makyajcıya teslim ediyoruz.

Bu karmaşada Ordugâha gelen, Padişaha yakın genç To­sun Bey, Padişahın çadırının daha kurulmamış olduğunu gö­rünce, dilini tutamıyor “Veziri azamin çadırı kurulur da Padişahınki nasıl kurulmaz?” diyor. Bu söz ölümle eşdeğerdir.

Bir süre sonra Vezir Sokullu’nun onu istediği haberi geliyor. To­sun Bey Vezirin çadırına giriyor. Sokullu’nun ona verdiği görev, bir çavuşun uzattığı mühürlü “namelik”i Niş Beyine ilet­mek. Tosun Bey öpüp başına koyduktan sonra çıkıyor.

İşte bu çadırı Erol Keskin, Fars kentinde Şahın Fransızlara yaptırdı­ğı çadırın aynı tekniği ile kuruyor, nerdeyse direksiz ve ağır­lıkların karşılıklı dengesine dayanan bir düzen.

Tosun Bey han­da bir gece geçirdikten ve namede kendi ölüm fermanını okuduktan sonra, atına binip dörtnal gidecek ama “Ben at binmesini bilmem,” diyor Hakan Balamir ansızın. Ne olacak şimdi diye düşünürken, Erol Keskin: “Merak etme, ben yarım saatte hallederim bu işi.” Ben nasıl olacak diye merakla­nırken onlar çalışmaya koyuluyorlar.

Evet! Tam yarım saat son­ra oyuncum atla koşmaya hazır, nasıl oldu diye sormuyorum bile… Doğru, çekime… Çünkü ormanda gün çabuk kararıyor.

Niş Beyine ulaşıyor Tosun Bey, fermanı okuyan Niş Be­yi kıyamıyor genç adama, “Var git. Ben fermanı almamış olu­rum,” diyor.

Tosun Bey kılıcını çekiyor “Ben devleti ayağa dü­şüren sözler ettim, isteseydim çoktan kaçardım, sen hükmü yerine getir, olmazsa ben senin hakkından gelirim!” diyor.

Osmanlı toplumunda devlet her şeydir. Anadolu halkı Os­manlı’nın kuruluşundan beri her şeyi devletten beklemiştir, du­rum bugün de farklı görünmüyor, işadamı, okumuş olsun ol­masın güvenli iş arayanlar, ürününü satmak isteyen köylü…

İşçilere bile devlet vermiştir sendika, grev ve lokavt kanunla­rını. İnsanlar yalnız istemişler, almak için hiçbir şey yapma­mışlar, devlet de verebildiği kadar vermiş, veriyor, verecek…”

Fikret Hakan’ın Muhsin Çelebi olarak göründüğü Pembe İncili Kaftan, Hakan Balamir’in Tosun Bey’i canlandırdığı Ferman, Bora Ayanoğlu’nun Elçi’yi oynadığı Topuz ve Kadir Savun’un Demirci Koca Ali ile bütünleştiği olağanüstü oyunla yer aldığı Diyet, aynı dönem içerisinde siyah beyaz olarak çekildi.

Adı: Ferman
Yönetmen: Lütfi Ömer Akad
Öykü: Ömer Seyfettin (Ferman)
Uyarlama: Lütfi Ömer Akad
Müzik: Arif Erkin Güzelbeyoğlu
Görüntü Yönetmeni: Gani Turanlı
Kurgu: İsmail Kalkan
Oyuncular: Hakan Balamir (Tosun Bey), Dinçer Çekmez (Kazasker), İlhan Hemşeri (Nişancı), Mümtaz Alpaslan (Sadrazam), Mümtaz Ener (Paşa), Sırrı Elitaş (Yeniçeri), Osman Han (Yeniçeri Çavuşu), Ersun Kazançel (Kethüda), Niyazi Er, Güngör Ertürk (Konakçı)
İkinci Yönetmen: Erol Keskin
Yönetmen Yardımcısı: Korhan Yurtsever
Görüntü Yönetmeni Yardımcısı: Selçuk Turanlı
Sanat Danışmanı, Çevre Düzeni ve Giysiler: Erol Keskin
Giysileri sağlayan: Niyazi Er
Giysi Denetimi: Faruk Demirel
Giysi Yardımcısı: Talip Okçul
Çevre Mimarı: Arto Berberyan
Çevre Kurucular: Fazıl Üsterman, Necip Koçak, Erbil Demirbağ
Çekim Alanı Sorumluları: Necdet Buvan, Necmettin Çobanoğlu, Dursun Sağlam
Çekim Alanı Yardımcıları: Mansur Kırık, Necati Cingöz
Düzgünler: Ehaddin Alinçe
Düzgün Yardımcısı: Hasan Görmez
Işık Sorumlusu: Erol Batıbeki
Işık Yardımcıları: Orhan Temel, Hüseyin Marangoz, Hüseyin Durgun, Ömer Ekmekçi
Devamlılık Yazmanı: Mümtaz Arıkan
Ses Uzmanı: Necip Sarıcıoğlu
Yapım Sorumlusu: Muzaffer Hiçdurmaz
Yapım Yardımcıları: Yusuf Çağatay, Fevzi Barlas
Yapımcı: TRT (Emin Gerçeker)
Süre: 37’
Yapım: Türkiye – 1975

Önceki İçerikDünyaya minneti yoktur; Şahla dilenci, gözünde birdir.
Sonraki İçerikYavuz Hırsız Ev Sahibini Suçlu Çıkarır
" Yazacaksınız, yanılgı nerdedir, doğrusu ne olabilir; tartışacağız, iyisini elbirliğiyle araştıracağız. Hadi, hazır mısınız? Ben hazırım, ne eleştirmekten korkarım, ne eleştirilmekten; üstelik o çok sevdiğim kusurumu hâlâ düzeltemedim: Fena halde doğru söylerim!.” Atilla ilhan (1925-2005)

Yorum

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen adınızı buraya giriniz