GEREKSİZ UMUTLARA KAPILMADAN

“28 Hafta Sonra”, yönetmenliğini Juan Carlos Fresmadillo’nun yaptığı Birleşik Krallık ve İspanya ortak yapımı bir zombi filmi. Aslında bir üçlemenin ikinci filmi bu; serinin ilki ise yönetmenliğini Danny Boyle’un yaptığı ve başrolünde Cillian Murphy’nin yer aldığı 2002 yapımı artık efsaneleşmiş bir zombi filmi olan “28 Gün Sonra”.

Serinin ilk filmi şahsen en sevdiğim korku filmlerinden biridir. Salt Britanya yapımı bir film ve ilginç bir “İngiliz havası” var, ama beni pek rahatsız etmiyor. Aksine, bana göre çok başarılı bir film. Çok düşük bütçeyle ve son sahnesi hariç tamamen dijital bir kamera ile çekilmiş olmasına karşın büyük beğeni topladı ve korku sinemasında unutulmaz bir yapım haline geldi. Bunun en büyük sebebi ise kendine özgü çekim teknikleri ve kana susamış canavarları ile zombi türünü bir nevi dönüştürmüş olması denilebilir. 28 Gün Sonra’nın zombileri o kadar hızlılar ki onları zar zor seçebiliyoruz. Açılış sahnesinde virüsün yayılma noktası sayabileceğimiz laboratuvardan  kısa bir görüntü veriliyor. Ve sadece 28 gün gibi kısa bir süre içinde Birleşik Krallık sessizliğe bürünüyor.

28 Weeks Later
28 Hafta Sonra – 2007

Ana karakter Jim (Cillian Murphy) bir komadan uyanıyor ve terk edilmiş gibi görünen bir şehirde buluyor kendisini. Jim sokakları gezinirken kentin boşluğu o kadar içimize işliyor ki, gözümüze sıradışı gelen bu görüntüden, yani “olmayan bir şeyden” korkmaya başlıyoruz. Bir şeylerin ters gittiği aşikar, sadece tehlikenin kendisini göremiyoruz ve başta içimizi ürperten de bu. Bu fikir film boyunca da işlenmeye devam ediyor. Dediğim gibi, zombiler çok hızlı. Nadiren net bir şekilde görebiliyorsunuz, tam olarak neye benzediklerini seçmek veya bir kaçış planı oluşturmak pek mümkün değil. Çoğunlukla sadece gölgelerini, ya da üzerinize deli gibi koştuklarını fark ediyorsunuz. Tehlikenin tam olarak nerede olduğunu bilmeden, sadece varlığının farkındasınız. Saf korkunun tanımı benim için bu.

28 week later
28 Hafta Sonra – 2007

Peki, 28 Hafta Sonra bir devam filmi olarak bunların ne kadarını başarabiliyor? İlk izlediğimde filmin çok da iyi olmadığını düşündüğümü hatırlıyorum, ama belki hafızam beni yanıltıyordur diye tekrar izlemek istedim. Anımsadığımdan daha kötüymüş. En yalın biçimiyle söylemek gerekirse, 28 Hafta Sonra bir ailenin nasıl tüm dünyayı mahvettiğini anlatıyor. Senaryo ne akla hikmet yazılmış hiç bilmiyorum, tutarlı tek bir yanı yok. Fakat bunu söylerken ilk 15 dakikayı dışarıda tutuyorum; bu kısım bir zombi istilasında birinin nasıl tepki verebileceğinin çok ham, çok insani bir örneği.

Olayların merkezinde Alis ve Don çifti yer alıyor. Saklandıkları evi zombiler basınca Don’un bir karar vermesi gerekiyor: ya eşi Alis’i kurtarmayı deneyecek ve kendi hayatını tehlikeye atacak, ya da kaçacak. Don ikinci seçeneği tercih ediyor. Yedi kişilik gruptan günün sonunda “bencilliği” sayesinde hayatta kalan tek kişi Don oluyor. Sunduğu ahlaki belirsizlik ve sarsak, baş döndüren kamera kullanımıyla inanılmaz etkileyici bir açılış sahnesi. Fakat film bunun hemen ardından oluşturduğu saçmalık ötesi olay örgüsü ile ilk sahneyi tamamen çöpe atarak kendi kendine ihanet etmiş resmen.

28 Weeks Later
28 Hafta Sonra – 2007

Peki devamında ne oluyor? Zamanda ileri ışınlanıyoruz ve Amerika günü kurtarmış, şimdi Britanya’nın toparlanmasına yardım ediyor. Bulaşlıların çoğu “doğal nedenlerle” ölmüş, güya tehdit ortadan kalkmış. Filmin bu bölümünde her şeyin “denetim  altında” olduğu izlenimi veriliyor. Her yerde kameralar, her köşede tam teçhizatlı Amerikan askerleri ve elbette Amerikan bayrakları var: “Artık güvenliğinizden ABD ordusu sorumlu.”

Buraya kadar, “tüm zombiler yok olduktan sonra dünya nasıl olur” fikri ilgimi çekti açıkçası. Fakat buradan sonrasını sırf olay örgüsünü ilerletebilmek için akla ziyan gelişmeler takip ediyor. İnsan, bir filmdeki tüm karakterler aptal olabilir mi diye sormadan edemiyor. Evet, olabilirmiş.

28 Weeks Later
28 Hafta Sonra – 2007

Don, karısını ölüme terk edip kaçtıktan sonra hayatta kalmayı başarmış ve güvenli bölgeye ulaşmıştır. Çocukları da Don ile buluşmak için, filmin kendi evrenindeki en güvensiz bölgeye, yani Britanya’ya gelir. Don’un iki çocuğu sonra muazzam bir karar verip güvenli bölgeden çıkarak eski evlerine geri dönerler. Orada anneleri Alis’in aslında ölmediğini öğrenirler. Alice ısırılmıştır, virüsü taşımaktadır, başkalarına bulaştırabilir ama nasıl oluyorsa vücudu bir şekilde virüse karşı bağışıklık geliştirmiştir. Uzun lafın kısası, tamamen Don’un hatası yüzünden Alis bir şekilde Don’a bulaştırır ve kıyamet yeniden kopar.

28 Weeks Later
28 Hafta Sonra – 2007

Ve böylece denetimin aslında hiçbir zaman sağlanmamış olduğunu öğreniriz. Alis’in genetik yapısının özgünlüğü onu hem çok tehlikeli kılıyor hem de olası bir panzehir haline getiriyor aslında, adeta bir mucize yani kendisi. Fakat böyle sıkı korunan bir bölgede,  ne hikmetse Alis’in tutulduğu odanın kapısının önüne bir asker koymak kimsenin aklına gelmiyor. Don’un Alis’e bu kadar rahat ulaşabilmesi zaten başlı başına bir soru işareti. Mesleği anladığım kadarıyla bina yöneticisi gibi bir şey ama nedense her türlü yetkiyi vermişler adama. Bulaşlı olduktan sonra ise, sözüm ona bu “üst düzey eğitimli” askerlerin hiçbiri tek bir zombiyi öldüremiyor. Madem bunu yapamayacaklar, orada tam olarak ne iş yapıyorlar? Böyle acil durumlarda devreye giren, olaylara tuz biber olan “kırmızı kod”ları ise, herkesi savunmasız küçücük bir alana kilitleyip, elektriği keserek karanlıkta bırakmaktan ibaret. Kimseyi kurtaramayacaklarını anlayınca da “Amerika sizi korumaya geldi” söyleminden “gördüğünüz herkesi vurun”a geçiyorlar. Günün sonunda, bir potansiyelin nasıl heba edildiğini ve her korku filminde olduğu gibi çocukların her şeyi nasıl mahvettiklerini bir kez daha görmüş oluyoruz.

28 Weeks Later
28 Hafta Sonra – 2007

Zaten her şeyi geçtim, Jeremy Renner’ın Amerikan asker üniforması giydiğini gördüğüm an beklentimi bir on kat düşürüyorum ben şahsen. Öyle bir filmin iyi olma olasılığı yok. Bu filmi izleyecekseniz size de aynısını öneririrm. Gereksiz umutlara kapılmadan, kötü bir film izleyeceğinizin bilincinde olarak, tabiri caizse kafanız rahat bir şekilde izlersiniz. Dizinin yeni filmi 28 Yıl Sonra ise geçen hafta gösterime girdi, bu kez Danny Boyle tekrar yönetmen koltuğunda. Henüz izlemedim ama Boyle’un çekeceği en kötü filmin bile bundan iyi olacağına çok eminim.

Ede Kitap

Yorum

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen adınızı buraya giriniz