Ödev Bilinci: 400 Darbe

Yönetmenliğini François Truffaut’nun yaptığı, 1959 yılında seyirciyle buluşan 400 Darbe, adını, “okul kırmak” anlamına gelen bir Fransız deyimden alır. Kurmaca, yönetmenin özyaşamından izlerle işlediği baş karakter üzerinden ilerleyerek, aile ve toplum ilişkilerinde bireyin konumunu ve sorumluluklarını, yaş üzerinden sorgulatan öğeleri bünyesinde barındırır.

Otör yönetmenler arasında bulunan Truffaut’nun çocukluk yaşamındaki sıkıntılarının sinema perdesindeki yansıması olan Antoine Doinel, yakın çevresiyle, yaşamla bazen de kendisiyle mücadele içerisindedir. Kurmaca, Fransız Yeni Dalgası’nı ortaya çıkaran sinemasal yeniliklerin de bir bölümünü inşa ediyor.

Ödevini yapamadığı için ceza alma korkusu ile okuldan kaçan 14 yaşındaki Antoine Doinel yolda arkadaşı ile yürürken annesini bir yabancının öptüğünü görür. Ertesi gün okula gittiğinde öğretmeni neden okula gelmediğini sorduğunda çocuk annesinin öldüğünü söyler. Ailesi ve öğretmenleri neden böyle bir yalan söylediğini anlamaya çalışırlar. Daha sonra küçük çocuk ve arkadaşı bulundukları yerden kaçmaya karar verirler. Amaçları denize ulaşmak ve orada yaşamaktır; fakat hiçbir şey istedikleri gibi olmaz.

400 Darbe’de çocukların ve yetişkinlerin arasındaki çatışma, filmde sorgulanan diğer öğelerden daha keskin bir şekilde gözlemlenebiliyor. Henüz 14 yaşında olan çocuklar, yetişkinlerle mücadele esnasında onlardan daha olgun tavırlar sergiliyorlar. Filmin bir bölümünde bir buçuk dakika boyunca bir çocuğun yazıyla imtihanını görüyoruz. Böylece filmin yalnızca Antoine’yi konu almadığını tüm çocukluğun hikayesini işlediğini anlayabiliyoruz.

Çocuk hikayesi anlatım durumunu Truffaut, kukla sahnesinde de pekiştiriyor. Toplumsal şartların ebeveynliğe, büyümeye zorladığı her çocuk çocukluk masumiyetini korumaya çalışıyor. Bu yüzden filmde bir çatışma ve gerginlik ortamı oluşturuluyor. Filmde, yetişkinlerin dünyası, bencil, yabancılaşmış, çıkarcı olarak aktarılırken, çocukların dünyası, yardımlaşmacı ve bütünlükçü olarak yansıtılıyor. Böylesi keskin ayrımların oluşma gerekçesinin, iletişimsizlik olduğunu söyleyebilirim.

Eğitimin gerçekleştiği ve esasen filmin başlangıç ayrımı olan okul sahnesinde ve devamında kural dışında sayılan eylemlerin cezalandırılmaktan kaçınılmayışı, filmin politik öğeler taşıdığını ve sistem eleştirisinde bulunduğunu söyleyebilmek mümkün.

Antoine ve arkadaşı sinemadan çıktıları sahnede Bergman’ın yönetmiş olduğu “Monikayla Geçen Yol” filminden bir kadın oyuncunun bulunduğu posteri çalıyorlar. Ergenlik döneminde olan çocukların cinsel kimliklerinin oluştuğunu söyleyebilmek mümkün. Bu durumu ilerleyen sahnelerde Antoine ıslah evine girdiğinde yapılan sorgulama sahnesinde de görebiliriz. Islah evinde erkek çocukları dışarıya çıktığında onlara kıyasla az olan ve belki de oradan görevlilerin çocukları olan kız çocukları kafese kapatılıyorlar. Yanlış şekilde eğitilen ve cinsiyet ayrımlarıyla yetiştirilen çocuklar büyüdükçe mi masumiyetlerinden sıyrılarak mücadele ettikleri yetişkinlere dönüşüyorlar? sorusunu, kendime yöneltmekten ve filmi bir kez daha bu eksen doğrultusunda izlemeden duramıyorum.

Yönetmenin kendi hayatında da tercih ettiği gibi sinema bir kaçış ve hayatın sığınağı olarak gösteriliyor. Sinema kültürü, film boyunca hayatın anlamını pekiştirdiği için ön plana çıkıyor. Belgeselsi bir gerçekçilik yaratarak yaşamı öznel bakış açısından olduğu gibi göstermeyi hedefleyen Truffaut, yönetmenin kişiselleşmesinin ve kişisel bir dünya kurmasının, tür filmi çekilse dahi gerekli olduğunu savunuyor. Çünkü sinema sanatına göre daha derin bir tarihe sahip olan yazma sanatında yazarlar, öncelikle kendi hayat hikayelerinden yola çıkarak eserler kaleme alıyorlar. Truffaut’a göre, yönetmen de tıpkı bir yazar gibi kendi hayatını yakından incelemeli ve tanıdık bir olayla sinemaya sağlam adım atmalıdır.

Final sahnesinde çocuğun kameraya baktığı esnada filmin sona ermesi yenilikçi ve tam da Fransız Yeni Dalga sinemasının hedeflediği gibi seyirciye bir film izlediğini hatırlatmak amacı taşıyor. Yine filmin son ayrımında göze çarpan, uzun takip sahnesinin tercih edilmesi, dönemi yansıtmak amacını bünyesinde barındırıyor. Filmde betimleme sanatını da yoğun biçimde kullanan yönetmen, deniz ve anneyi aynı sesten geldikleri içinde bağdaştırmıştır. Denize kavuşmak, Antoine için hem özgürlük hem de bir şeye sığınma gereksinimini karşılayacak araç manasına bürünüyor.

Andre Bazin anısına adanmış olan film, yönetmenin teşekkürü niteliğinde sayılabilir. Huzursuz bir aile ortamını ve düzensiz, kötü eğitim yaşamını sergileyen yönetmen, kaybetme korkusuyla evladını seven bir anneyi de filmde ön planda işleyerek, özyaşamsal nitelikler kazandırmış oluyor. Ayrıca, kameranın hep çocuğun bakış hizasında kalması sayesinde, karakterle bütünleşme fırsatı elde etmiş oluyoruz.

François Traffaut, yerleşmiş olan ödev ve görev bilincini reddederek kendi içinde özgün ortamı oluştururken, cezalandırılan ve kurtulmayı hedefleyen bir yaşamı özenle işliyor. Bu balamda 400 Darbe, benlik ve değişken benlik arasındaki bağı sorgulama uygulamını etkin kılan bir yapıya sahip.

Önceki İçerikDağların Kraliçesi Kurmancan
Sonraki İçerikFinlandiya’nın Alacakaranlıkta Işıklar’ı
"Türkiye’de sinema sanatına en yakın yerde, sanat tarihinde okumuştum. Ve sanat tarihine giderken ailemle çok büyük kavgalar ettim. Doktor ya da hariciyeci olmamı istiyorlardı. Sinemacı olacağım dedim. Yani sinemaya çok bilinçli geldim. Hazırdım." Metin Erksan

Yorum

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen adınızı buraya giriniz