TIPKI BİR BAYRAM GİBİ…
Adadaki Rum işgaline kısmen son veren Mutlu Kıbrıs Barış Harekatının hemen ardından, ABD ve siyasi egemenliği altındaki Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye her alanda uyguladıkları engelleyim, sinemayı da olumsuz etkiledi.
Türk Devleti, zor durumdaki bu sanat alanına, kamu yayıncılığı görevi verilen TRT Kurumu aracılığıyla kaynak aktararak, Yeşilçam’ın belli başlı yönetmenlerine, televizyon kurmacaları çekmenin yolunu açtı.
Bu yolda Lütfi Ömer Akad, Ömer Seyfettin Öykülerinden uyarlanan kurmacalarla, Türk yazınının özgün yapıtlarını, sinemadan sonra televizyona da taşıdı.
Ömer Seyfettin’in Ferman, Topuz ve Pembe İncili Kaftan öyküleriyle siyah beyaz olarak çekilen Diyet, Lütfi Ömer Akad uyarlamasıyla TRT yapımları arasına girdi.
TRT Kurumunca çağrı yapılan üç yönetmenden Ömer Lütfi Akad Eski Kahramanlar başlığı altında dört öyküyü, Metin Erksan Beş Hikaye başlığı altında birleştirdiği farklı yazarlardan ve öykülerden oluşan seçkiyi, Halit Refiğ, ilk Türk uyarlama dizisi olan Aşkı Memnu’yu Türk izleyicisiyle buluşturdular.
Bu bağlamda TRT Kurumu, Lütfi Ömer Akad yorumuyla, Ömer Seyfettin’in Topuz, Ferman, Diyet, Pembe İncili Kaftan; Metin Erksan yönetmenliğinde, Sabahattin Ali’nin, Hanende Melek, Sait Faik Abasıyanık’ın Müthiş Bir Tren, Ahmet Hamdi Tanpnar’ın Geçmiş Zaman Elbiseleri, Kenan Hulusi Koray’ın Sazlık, Samet Ağaoğlu’nun Bir İntihar adlı kısa kurmacalar olarak tanımlanan yapımlara yapım desteği vererek, Türk öykücülerinin yapıtlarının televizyon için uyarlanmasını sağladı.
Sonraki dönemlerde, 1977 yılında, Yücel Çakmaklı, Şevket Bulut’un, Sarı Arabalar betiğindeki “Oynaş” öyküsünü, televizyon için tek bölümlük kısa kurmaca olarak uyarladı.
Işıkla Karanlık Arasında adıyla İş Kültür Yayınlarında çıkan anılarında Lütfi Ömer Akad, Ömer Seyfettin Hikayeleri dizisinin çekimlerinde akılda kalan izleri şöyle aktarıyor:
“Üçüncü film Topuz, baş oyuncum bu kez Bora Ayanoğlu… Bunun konusu çok kısa. Osmanlı’ya tâbi küçük devletlerden birinde, Prens kendini kral ilan etmiş, Osmanlı’dan taç giymeyi bekliyor.
Başına buyrukluk, derebeylik girişimleri Osmanlı Devleti’nin en hassas olduğu konulardandır. Gönderdiği elçi, başına taç yerine bir topuzla vurarak sorunu kökünden kesiyor.

Ömer Seyfettin, öyküye, şehir alanında bir şenlikle başlıyor. Prensin krallığını kutluyorlar. Bunun için, Büyiikdere Bahçeköy yolu üzerinden girilen bir çiftliğin, tepelerdeki yapıları arasında öyle alan denecek kadar genişlikte kuruyor sahnemizi Arto Berberyan, güzel havuzlu bir çeşme yapıyor. Küçük ama yeterli bir sahne oluyor.
Osmanlı elçisinin de geleceği yer burasıdır, bu sahnede bilerek bir binicilik hatası yapıyorum, Elçi’yi, sahne düzeni gereği atın sağından indirmek zorunda kalıyorum.
Prensin kendini kral ilan etmesi köylüleri telaşlandırıyor; Prens rahatlıkla topraklara el koyabildiği gibi, onlara ancak boğaz tokluğu kalacak kadarım bırakıp kalanını alır korkusuyla gizlice toplanıp Osmanlı’ya şikâyetlerini yazıyorlar.
İşte, gizlice toplantı yaptıkları bu sahneyi Muzaffer Hiçdurmaz’ın bizi gezdirdiği İstanbul altında bulduğumuz bir mahallede yapıyoruz.
Aksaray taraflarında, iki apartman binası arasında kalmış küçük bir arsada, üstünü otlar kaplamış, çıkıntıya benzer bir yüksekliğin altından giriyoruz. Yokuş aşağı iniliyor, bir zaman sonra karşınıza mahalle çıkıyor, ana yolu, küçük yan yollar, alan yerine geçebilecek salonlar, odalar, hücreler.
Taç giyme törenini, Kariye Camii’nde sahneliyorum. Burayı daha önce gezmişliğim var ama o günlerde bile uzak bir geçmişte kalıyor. Bu fırsattan faydalanıyorum. Hazırlıkları beklerken, iki çekim arasında ışık değişiminde kendime göre yeterli zaman buluyorum. Kiliseden bozma camideki resimler gerçekten güzel, düzenlemeler, renk uyumları, yüzler ve ifadeleri…
işte orda duruyorum. Bana verdikleri şey, şiddet ve gazap. Sevgi ve merhamet bu resimlerden uzakta, bunu Meryem Ana’da bile görmek zor. Ortodoks olmadığım için böyle gördüğüm söylenebilir belki.
Bu resimlerin kilisenin kullanımı ile doğrudan bağlantısı olduğu için, inanmayanlara ve bunda kusur gösterenlere gözdağı vermeye dönük bir işlevleri olduğunu da düşünebilirim.
Batının bir ucunda, iç içe yaşadığımız için, ister istemez büyük çatışmanın örneğini küçük bir oranda da olsa, kendi içimizde yaşadığımız oluyor zaman zaman.”
Fikret Hakan’ın Muhsin Çelebi olarak göründüğü Pembe İncili Kaftan, Hakan Balamir’in Tosun Bey’i canlandırdığı Ferman, Bora Ayanoğlu’nun Elçi’yi oynadığı Topuz ve Kadir Savun’un Demirci Koca Ali ile bütünleştiği olağanüstü oyunla yer aldığı Diyet, tek kanallı dönemin ilgiyle izlenen yapıtları olarak belleklerde yer etti.
Adı: Topuz
Yönetmen: Lütfi Ömer Akad
Öykü: Ömer Seyfettin (Topuz)
Uyarlama: Lütfi Ömer Akad
Müzik: Arif Erkin Güzelbeyoğlu
Görüntü: Gani Turanlı
Kurgu: İsmail Kalkan
Oyuncular: Bora Ayanoğlu (Elçi), Dinçer Çekmez (Ferruh Ağa), Turgut Savaş (Piyotır Bogdanov), Aydın Tezel (Yaşlı subay), Yaşar Şener, Hadi Çaman (Komutan), Ersan Uysal (Prens), Hasan Dragut (Baba), Semih Orkan (Saray Muhafızı) Giray Alpan (Prusyalı subay), Doğan Tamer, Ahmet Oğul (Yusuf), Sırrı Elitaş (Serdengeçti), Necdet Yakın, Meral Kurtuluş (Sarhoş kadın), Kayhan Yıldızoğlu (Piskopos), Nuri Tuğ, İbrahim Uğurlu, Osman Han, Hüseyin Zan, Ahmet Karaca, Yılmaz Kurt, Akif Kilvan, Hasan Sarnıç
İkinci Yönetmen: Erol Keskin
Yönetmen Yardımcısı: Korhan Yurtsever
Görüntü Yönetmeni Yardımcısı: Selçuk Turanlı
Sanat Danışmanı, Çevre Düzeni ve Giysiler: Erol Keskin
Giysileri sağlayan: Niyazi Er
Giysi Denetimi: Faruk Demirel
Giysi Yardımcısı: Talip Okçul
Çevre Mimarı: Arto Berberyan
Çevre Kurucular: Fazıl Üsterman, Necip Koçak, Erbil Demirbağ
Çekim Alanı Sorumluları: Necdet Buvan, Necmettin Çobanoğlu, Dursun Sağlam
Çekim Alanı Yardımcıları: Mansur Kırık, Necati Cingöz
Düzgünler: Ehaddin Alinçe
Düzgün Yardımcısı: Hasan Görmez
Işık Sorumlusu: Erol Batıbeki
Işık Yardımcıları: Orhan Temel, Hüseyin Marangoz, Hüseyin Durgun, Ömer Ekmekçi
Devamlılık Yazmanı: Mümtaz Arıkan
Ses Uzmanı: Necip Sarıcıoğlu
Yapım Sorumlusu: Muzaffer Hiçdurmaz
Yapım Yardımcıları: Yusuf Çağatay, Fevzi Barlas
Yapımcı: TRT (Emin Gerçeker)
Süre: 37 ’
Yapım: TRT / Türkiye – 1975