YEŞİLÇAM O!
Lütfi Ömer Akad, Türk sinemasına çok sayıda yapıt kazandırmış, üretken bir Türk yönetmenidir. Yeşilçam filmlerinin temel oluşturduğu Türk sinemasındaki tüm değişimler, onun yapıtlarında koşut olarak görülebilir. Değişmeyen tek durum; Lütfi Ömer Akad’ın kurmacalarını Durgun Almaçta Kurgu yaklaşımıyla çekmesi.
Yapay gördüğü mercek kaydırmalarından ve devinimli almaç çekimlerinden uzak durarak kurguladığı yapıtlarının konusunu, içinde yaşadığı toplumun önceliklerinde aramıştır. Türk ulusunun zaman akışındaki konumları ve durumları ana örge olarak yer almıştır.
Lütfi Ömer Akad kurmacalarının kiminde kır, kiminde kent yaşamı, çevreleyici evren olarak kullanılmış ama toplumun kök ya da çekirdek sorunları o evrenin merkezini oluşturmuştur. Doğaldır ki, o evrenin ezgileri de yurttan sesler olmuştur; Özellikle Türk Halk Ezgileri gerek sazlı, gerekse sözlü olarak onun kurmacalarına tin vermiştir.
YEŞİLÇAM HARİKASI
Türk sinemasının iki güçlü adı, Türkan Şoray ile İzzet Günay’ın başoyuncular olarak görüldüğü kurmacada, evli bir adamla bir şarkıcının “yasak aşk” hikâyesi anlatılır.
Manavlık yaparak geçimini sağlayan adamın, arkadaşlarıyla gittiği meyhanede gördüğü kadınla başlayan tanışıklığı, aşk sapağına doğru evrilir. Öykü de burada başlar; bir yandan birbirlerine duydukları aşk, diğer yanda geride bıraktıkları yaşamları, aşıkları zorunlu seçimler yapmaya doğru sürükler.

GÖKÇEÇİÇEK
Erman Film yapımı olarak Türk izleyicisine sunulan Gökçeçiçek, sıradışı bir başka Lütfi Ömer Akad anlatımı. Bir başka, çünkü Lütfi Ömer Akad filmlerinin neredeyse tamamı “deneysel” bir çabanın, yenilik arayışlarının ürünü.
Bu da öyle; Lütfi Ömer Akad bu kez topluluk içinde özgür kalmanın yollarını, yalın bir dille, kendisine sağlanan olanaklar ölçüsünde anlatıyor.
Gökçeçiçek ve Selman Ali özelinde anlatılan gönül hikâyesiyle, kadının güçlü, mutlak sevgisi, erkeğin sevgiye koşulsuz saygısı ve kadının toplum üzerindeki onarıcı etkisi vurgulanıyor.

BİR İNSAN KAÇ MAKİNE EDER?
İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan yeni dünya düzenine ilişik olma çabalarının sonucu olarak ortaya çıkan hızlı ve çarpık kentleşmenin nedeni göçler.
Göç olgusu, özellikle altmışlı yılların Türk sinemasında genişçe yer alırken, Lütfi Ömer Akad, bu olguyu üç yapıtla ortaya koyar: Gelin, Düğün ve Diyet.
Art arda çekilen bu üç kurmaca yönetmenin, yıkıcı dönüşümün, yetmişli yılların bunlu dönemlerinde de süren göç sorunun, üç değişik toplum katmanını öne çıkararak aktardığı yapıtlar.

Almaç: Görüntülerin filme, sayısal belleğe alınmasını sağlayan aygıt; alıcı, kamera.
Devinim: Bir cismin bütününün veya bir bölümünün yerini, konumunu veya durumunu değiştirmesi; hareket, aksiyon.
Örge: 1- Kendi başlarına konuya özellik kazandıran ögelerin her biri; motif. 2- Bestenin bir parçasına çeşitli yönlerden birlik sağlayan belirleyici küçük birim; motif. 3- Yan yana gelerek bir bezeme işini oluşturan ve kendi başlarına birer birlik olan ögelerden her biri: nakış, motif: Halıdaki, kilimdeki, oyadaki nakışlar.
Tin: Kişinin kendi varlığı, özü; ruh, can.
Törütmen (Dörütmen): Güzel sanatların herhangi bir dalında yaratıcılığı olan, eser veren kimse; sanat adamı, sanat eri, sanatkâr, törüt adamı, törüteri, sanatçı.













