DİYET

Mutlu Kıbrıs Barış Harekatının hemen ardından, ABD ve siyasi egemenliği altındaki Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye her alanda uyguladıkları engelleyim, sinemayı da olumsuz etkiledi.

Türk Devleti, zor durumdaki bu sanat alanına, kamu yayıncılığı görevi verilen TRT Kurumu aracılığıyla kaynak aktararak, Yeşilçam’ın belli başlı yönetmenlerine, televizyon kurmacaları çekmenin yolunu açtı.

Lütfi Ömer Akad, Ömer Seyfettin Öykülerinden uyarlanan kurmacalarla, Türk yazınının özgün yapıtlarını, sinemadan sonra televizyona da taşıdı.

Ömer Seyfettin’in Ferman, Topuz ve Pembe İncili Kaftan öyküleriyle siyah beyaz olarak çekilen Diyet, Lütfi Ömer Akad uyarlamasıyla TRT yapımları arasına girdi.

Bu süreçte, TRT yönetimince çağrı yapılan üç yönetmenden Ömer Lütfi Akad Eski Kahramanlar başlığı altında dört, Metin Erksan Beş Hikaye başlığı altında birleştirdiği farklı yazarlardan ve öykülerden oluşan seçkiyi ve Halit Refiğ, ilk Türk uyarlama dizisi olan Aşkı Memnu’yu Türk izleyicisiyle buluşturdular.

Işıkla Karanlık Arasında adıyla İş Kültür Yayınlarında çıkan anılarında Lütfi Ömer Akad, Ömer Seyfettin Hikayeleri dizisinin çekimlerinde akılda kalan izleri şöyle aktarıyor:

“Dördüncü film Diyet. Oyuncumuz Kadir Savun… Koca Ali demirci ustasıdır, kılıçlar yapar, kimsesi yoktur. Bir gün soy­gun yapan hırsızlar delilleri dükkânına ve yöresine dağıtırlar.

Koca Ali suçlanır ve sol kolunun kesilmesine mahkûm olur.

Sipahiler, Koca Ali’nin başına gelenlere çok üzülürler, onun yaptığı kılıçlardan da yoksun kalacaklar. Kentin zengini “Ha­cı Kasab”ı kolun diyetini ödemeye razı ederler. Koca Ali de Sipahilerin zorlaması karşısında diyetinin ödenmesine boyun eğer. Hoca Kasap, Koca Ali’yi peşine takıp işyerine götürür.

Artık her gün başındadır, günde birkaç kere yüzüne vurur diyetini. Koca Ali’ye her işi yaptırır, Arto’nun kurduğu düzen­le, adam boyunda taş değirmeni döndürür.

Koca Ali bir haf­ta dayanır, bir sabah gene aynı şeyler olurken satırı vurunca, et kütüğünün üstünde kalan kolunu Hoca Kasap’ın yüzüne atar “Al diyetini!” der ve çıkar gider.

Evet kısa öykünün kı­sa özeti de böyle. Sade görünen bu öykünün içeriği benim yo­rumlamama göre önemli. Koca Ali’nin davranışı bir özgür­lük tutkusundan çok köleliği bilmeyen bir insanın davranışı oluyor.

Türklerin Anadolu’ya gelişinden bu yana bu topraklarda köleli üretim uygulanmamış. Koca Ali’nin bunun böy­le olduğunu bilmesine gerek yok, bu, yüz yılların birikimin­den kaynaklanan bir davranış oluyor.

Koca Ali’nin dükkânını Büyükçekmece’de yapıyoruz. Sinan’ın gölünü aşan “Deveboynu” köprüsüne bitişik harap bir yapı var. Gene Sinan’ın Han’ı arasındaki dört metre kadar bir boşluğun önünü, ahşap, kapısı ve penceresi olan bir duvar yaparak gerçekleştiriyoruz. Üstelik arka tarafında ortasında, demir parmaklıklı pencere olan bir taş duvarı da var.

Hanın içi­ni dolaşırken bir gariplik seziyorum. Ortada binanın uzunlu­ğu boyunca, hayvanların duracağı kadar bir genişlikten son­ra iki taraflı yüksekçe sekide, yan yana küçük hücreler dizili, hepsinin dibinde ocak var. Bu, birçok oda eder, aynı zaman­da birçok da baca. Dışarı çıkıyorum, uzaklaşıyorum biraz. Bakıyorum, bir tek baca yok. Bunu çocuklara söylüyorum. He­pimizi bir meraktır alıyor, ne kadar aransak çözümü ve sora­cak birini bulamıyoruz. Sorun öylece kalıyor.

Hanın karşısın­da tek minareli, küçük bir cami var, o da Sinan’ın. Eğer bir yer­de köprü varsa, ona açılan en azından alan diyebileceğimiz bir açıklık, köprü başında bir muhafız binası, gelen ve gidenlerin geceleyip dinlenebilecekleri bir han ve bir cami gerekiyor. İş­te bu küçük alan için bir savaş veriyoruz ama yeniliyoruz.

Ha­fif bir eğimle köprüye doğru açılan meydan, gene yapıldığı dönemden kalma, her biri tepsi büyüklüğünde mavi kaldırım taş­larıyla döşenmiş. Büyükçekmece Belediye Başkanı bu kaldırım taşlarını, modası geçmiş, gelip giden turistlere karşı çirkin gö­rünüyor gerekçesiyle, asfaltla örtmeye kalkıyor. Ayrıntılar üs­tünde durmuyorum, ne kadar uğraşıyorsak, vazgeçiremiyoruz.
O güzel uyum, iğrenç kara bir lekeyle yok oluyor.“

Fikret Hakan’ın Muhsin Çelebi olarak göründüğü Pembe İncili Kaftan, Hakan Balamir’in Tosun Bey’i canlandırdığı Ferman, Bora Ayanoğlu’nun Elçi’yi oynadığı Topuz ve Kadir Savun’un Demirci Koca Ali ile bütünleştiği olağanüstü oyunla yer aldığı Diyet, aynı dönem içerisinde siyah beyaz olarak çekildi.

 

Adı: Eski kahramanlar – Diyet
Yönetmen: Lütfi Ömer Akad
Öykü: Ömer Seyfettin
Oyun Yazarı: Lütfi Ömer Akad
Görüntü: Gani Turanlı
Kurgu: İsmail Kalkan
Müzik: Arif Erkin
Oyuncular: Kadir Savun (Koca Ali), Aydemir Akbaş (Hacı Memed), Mete Sezer (Çorbacı), Yılmaz Gruda (Yaşlı Sipahi), Osman Çağlar (Genç Sipahi), Mehmet Özekit (Subaşı Çavuşu), Hakkı Kıvanç (Subaşı), Reşit Çıldam (Çoban), Murat Tok (Kadı), Alpay İzer (Veli Çelebi)
Sanat Danışmanı: Erol Keskin
Giysi: Niyazi Er, Faruk Demirel, Talip Okçul
Çevre: Arto Berberyan, Fazıl Üsterman, Necip Koçak, Erbil Demirbağ, Fazıl Üstermen, Necip Koçak, Erdil Demirbağ
Çekim Alanı Sorumluları: Necdet Buvan, Necmettin Çobanoğlu, Dursun Sağlam, Mansur Kırık, Necati Cingöz
Düzgünler: Ehaddin Alinçe, Hasan Görmez
Işık: Erol Batıbeki, Orhan Temel, Hüseyin Marangoz, Hüseyin Durgun, Ömer Ekmekçi
Devamlılık Yazmanı: Mümtaz Arıkan
Ses: Necip Sarıcıoğlu – Yeni Stüdyo
Yapım Sorumlusu: Muzaffer Hiçdurmaz, Yusuf Çağatay, Fevzi Barlas
Yapımcı: TRT (Emin Gerçeker)
Süre:45’
Yapım: Türkiye – 1975

DİYET - 1975

Önceki İçerikAladağ Ak Kalpağını Giydiğinde
Sonraki İçerikÖğretmenler Güzeldir
" Yazacaksınız, yanılgı nerdedir, doğrusu ne olabilir; tartışacağız, iyisini elbirliğiyle araştıracağız. Hadi, hazır mısınız? Ben hazırım, ne eleştirmekten korkarım, ne eleştirilmekten; üstelik o çok sevdiğim kusurumu hâlâ düzeltemedim: Fena halde doğru söylerim!.” Atilla ilhan (1925-2005)

Yorum

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen adınızı buraya giriniz