BİLİNCE ÇAĞRI

Andrey Tarkovski’nin, henüz yolun başlangıcı sayılabilecek erken dönemindeki yapıtı Solaris, sanatçının, Sovyet sinema ekininde geliştirdiği biçeminin bir göstergesi niteliğinde.

Yüzeyi tamamen okyanusla kaplı, bilinçli, düşünebilen, tepki verebilen bir varlık olarak kurgulanan Solaris’le Tarkovski, kişilerin bilincinin, belleğinin, gönlünün derinliklerine yapılan yolculuğu, bilim kurgu türüyle göstermeye odaklanıyor.

Yönetmenin uzun süreli çekimlerle, sessizlik etkisiyle oluşturduğu dingin evrende, değişmecenin gücünü de kullanarak geliştirdiği anlatım, izleyiciyi edilgen ortamından alarak, düşünmeye çağırıyor. Yaratılan kişiliklerin yaşadıkları da eklenince, Solaris, izleyiciyi, gerçekle imge arasında dolaşan, sorgulayan bir etkinliğin içine çekiyor.

Adı: Solaris
Özgün Adı: Солярис (Solyaris)
Yönetmen: Andrey Tarkovski
Öykü: Stanislav Herman Lem (aynı adlı öykü)
Uyarlama: Fridrih Naumoviç Gorenşteyn, Andrey Tarkovski
Görüntü: Vadim Yusov
Kurgu: Ludmilla Feyginova
Müzik: Eduard Artemyev
Oyuncular: Donatas Bannonis, Natalya Bondarçuk, Yuri Yarvet, Vladislav Dvorjetskiy
Nikolay Grinko, Biladis Aybarski, Anatoli Solonitsin, Olga Barnet, Sos Sarkisyan, Yusuf Ahmetov, Aleksandr Mişarin, Bagrat Oganesyan, Tamara Ogorodnikova, Tatyana Malıh, Vitali Kerdimun, Yulian Semyonov, Olga Kızılova, Georgiy Teyih, Bargat Oganesyan, Vitali Stasinski, Simon Berşteyn
Sanat Yönetmeni: Mihail Romadin
Ses: Semyon Litvinov
Dil: Rusça
Süre: 160’
Yapım: 1972 – SSCB
Telif Hakları: Mosfilm

Anlak: Canlının duygu ve davranışlar dışındaki ruhsal süreç ve etkinliklerinin bütünü; an, zihin. (An bulanıklığı. An yorgunluğu.)
Bellek: Yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak anlakta saklama gücü; dağar, dağarcık, akıl, hafıza, yâd.
Bilinç: 1- Kişinin kendisini ve çevresini tanıma yeteneği; şuur. 2- Algı ve bilgilerin bellekte duru ve aydınlık olarak izlenme süreci; şuur.
Biçem: 1- Sanatçının görüş, duyuş ve anlayışındaki kendine özgü anlatış biçimi; tarz, hava, üslup, stil. 2- Bir türün, bir çağın kendine özgü anlatış biçimi; üslup, tarz, hava, stil.
Edilgen: Yapılan işten etkilenen; pasif, etken karşıtı.
Ekin: 1- Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki kuşaklara iletmede kullanılan, kişinin doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü; hars, kültür. 2- Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat yapıtlarının bütünü. 3- akıl yürütme, beğeni ve eleştirme yeteneklerinin öğrenim ve yaşantılar yoluyla geliştirilmiş olan biçimi; irfan.
Değişmece: Bir sözü, kavramı kabul edilenin dışında, bir ilgi veya benzetme sonucu gerçek anlamından başka anlamlara gelecek biçimde kullanma; eğretileme, uçlam, mecaz, metafor.
Dingin: Durgun, sakin: “Çevredeki çınarlar, dingin bir gariplik içinde, ağır ağır, tek tek yapraklarını dökerdi.” – Attilâ İlhan
Gönül: Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. duyguların kaynağı; içeri, yürek: “Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi.” – Orhan Seyfi Orhon

SÖZLÜK

Ede Film

Yanıtla

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Adınızı buraya yazınız