Yoksa beni uçurumdan sen mi attın Celal?

Yönetmenliğini ‘Taylan Kardeşler’ olarak bilinen Durul Taylan ve Yağmur Taylan’ın yaptığı, 2009 yılında yayınlanmış olan Vavien filmi, mutlak mutluluk arayışında olan baş karakter Celal ve ailesinin etrafında ilerler. Kurmaca, aile ve ev kutsallığını sorgulama uygulamını etkin kılan bir yapıya sahip.

Kurmacaya adını veren Vavien kavramı, bir lambayı iki farklı düğme ile açma-kapama sistemi anlamını taşıyor. Filmin senaryosunu kaleme alan aynı zamanda Celal karakterini canlandıran Engin Günaydın, yaptığı bir söyleşide, “Zihin vavien gibidir, bir açılır bir kapanır.” der. Bu düşünceyi neredeyse filmin her sahnesine titizlikle işleyen, gel-git eylemini fiziksel ve zihinsel boyutta aktaran hikaye yapısı, gündelik yaşantının sıradanlığına ayna tutarak akışı oluşturuyor.

Aile Yapısının Zedelenişini

Filmde resim, kültür, müzik gibi sanat dallarından referanslar barındıran Taylan Kardeşler, anlatıyı gündelik hayatın olağan akışına yakınlaştırmış, karakterlerin gerçek hayata uygun davranışlarıyla mutsuz ve birbirinden bağımsız bireylerin üyesi olduğu aile yapısının zedelenişini başarılı şekilde seyirciye aktarmıştır.

Evdeki huzursuzluğun ve kopukluğun temel sebebi Celal’in eşini sevmemesi ve yetersiz hissetmesidir. İstediği ilgiyi göremeyen, hayatını ailesine adamış olan Sevilay ise mutsuzluğun suçu olarak kendisini ilan etmekte bu konuda çevresinden baskı görmektedir fakat Sevilay’ın tek isteği, kocası ve çocuğuyla mutlu mesut yaşamaktır.

Evin tek çocuğu olan Mesut ise örnek bir ebeveyn modeli bulamadığından savruk bir şekilde yetişmektedir. Ev içerisinde herkes birbirinden gizli olarak eylemler gerçekleştiriyor. Evde herkesin kendisine ait bir başkasının erişemeyeceğine inandığı gizli bölmeler var. Tüm bunlardan yola çıkarak bütün olabilmenin gerçekleştirilemediğini ve aile yapısının kurulmadığını söylemek mümkün.

Celal’in aşık olduğu kadına kavuşamaması ve onun tarafından sürekli reddedilmesi, istediği kimliğe yalnızca gece hayatında kavuşması daha da saldırgan tavır sergilemesine neden olur. Kendisini gerçekleştirebilmek için eşinin sakladığı yerden sürekli para çalar. Bütün paraya sahip olmasının, evden kurtulmasının tek yolu ise Sevilay’ın ölmesidir. Jenerikte de nitelenen araba kapısının yapılması ve hızlı açılabilir olması ve uçurumdan aşağıya torba atan Celal’in denemelerinin gerekçesi kurmacanın ilerleyen sahnelerinde ortaya çıkar.

Pikniğe Gidelim mi?

Her gün bıkkın bir şekilde uyanan Celal, bir gün neşeyle uyanır ve hava kapalı olmasına rağmen “Pikniğe gidelim mi?” der. Tüm aile, komşu ve Celal’in abisi Hüseyin pikniğe giderler. Yağmurun hızlanmasıyla erkekler arabaya kaçar, komşu Hanife ve Sevilay aceleyle piknik eşyalarını toparlarlar, bu durum kadının aile içindeki konumunu sergiler. Arabaya en son binen Sevilay kapıya yakın oturur. Tam uçurum kıyısından geçerken Celal otomatik kapıyı açar ve kapıya sırtını dayamış olan Sevilay uçurumdan yuvarlanır.

Celal o gece huzurla uyur fakat Sevilay eve yaralarıyla birlikte geri döner. Kendisi için endişelenildiğini ve üzünüldüğünü duymak isteyen biraz da olsa sevgi dilenen Sevilay, istediğini alamaz ve Celal’in boşanma tehdidiyle karşılaşır. Parasının da kaybolduğunu fark etmesiyle bu kopuş süreci hızlanır, Sevilay iyice kontrolünü yitirir:
Ben para pul istemiyom Celal, ben seni istiyom. Sen olmasan ne işe yarar para? Ben bunu anlamıyom, n’olursun yanımdan gitme. Sen benim her şeyimsin. Sen olmazsan ben yaşayamam. Her yerlerimde sen varsın. N’olursun gitme…”

Sevilay kocasına olan aşırı bağlılığı ve dul kalma korkusu yüzünden bütün parasını Celal’e verir. Böylece filmin sonunda mutlu bir aile tablosu oluşmuş olur, çünkü Celal paraya kavuşmuştur, Sevilay Celal’e. Mesut ise komşunun kızıyla yakalandığı için mahallede dedikodu yayılmış böylece babasının oğlu erkek olabilmiş, Celal’e layık bir evlat olabilmiştir. Artık Mesut da mutlu.

Kara komedi türünün örneklerinden olan Vavien, uzun çekimler, durağan sahneler ve diyaloglar tercih edilmesine rağmen çizdiği gerçekçi çerçeveyle seyirciyi kurmacaya bağlıyor.

Önceki İçerikAzerbaycan’ın Köroğlu’su Rövşan
Sonraki İçerikParis’ten Nevşehir’e Uzanan Öyküler
"Türkiye’de sinema sanatına en yakın yerde, sanat tarihinde okumuştum. Ve sanat tarihine giderken ailemle çok büyük kavgalar ettim. Doktor ya da hariciyeci olmamı istiyorlardı. Sinemacı olacağım dedim. Yani sinemaya çok bilinçli geldim. Hazırdım." Metin Erksan

Yorum

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen adınızı buraya giriniz