Zamanın Çift Yönlü Akışı
Edebi eserlerde olduğu gibi sinemada da bilim kurgu; çoğu zaman bilimi değil, kültürel üstünlük düzeninin istediği gerçekliği anlatabilir. Özellikle soğuk savaştan sonra hızlanan bilimsel gelişmeler; popüler bilim kitaplarında, çeşitli topluluklara özgür irade, paralel yaşam ve kaderin ne olduğuna dair “bilimsel merak” uyandırdı. Küresel sinema üretimi, insanların cevaplanması zor olan bu sorulara merakını fark etti; ‘solucan delikleri’, ‘kelebek etkisi’, ‘zaman yolculuğu’ ve ‘kuantum bilinç’ gibi kavramları kurgularına taşırken, bu ilgiyi dramatik sahnelere dönüştürdü. Böylece hem bilimsel bir çerçeve sunarak izleyicinin merakını tatmin etti hem de gerçekliğe duyulan güvensizlik ortamında, kaygıları yönetmiş oldu.
Toplumun yeni bir güvensizlik ortamıyla yüzleştiği 2020 yılında gösterime giren Christopher Nolan’ın yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği Tenet filminde, seyirci bu defa entropi ve zamanın çift yönlü akışını deneyimler.

Filmin konusu; gizli bir örgüte alınan ve zamanda geriye doğru yolculuk eden nesnelerin kökenini ve gelecekten bugüne bir saldırıyla bağlantılarını izlemekle görevlendirilen bir CIA ajanının mücadelesini anlatır.
Filmin çekiminde geniş format görüntüler elde etmek için ARRIFLEX 765 kamera 65mm film tercih edilmiş ve IMAX sistemleri özellikle aksiyon sahnelerinde yüksek çözünürlük ve ayrıntı sunmak için kullanılmış. Bu kamera tercihi filmin her bir sahnesine yerleştirilen ayrıntının bilgi akışını, adeta istihbaratın bilgi işleme sürecindeki karmaşık doğasını, izleyiciye hissettirebilmekte. Yönetmenin, entropinin doğasını göstermek için süreyi hızlandırıp imgeleri bozduğu ve aksiyonu arttırdığı tek planlı kaotik uçak kazası ve operada gerçekleşen patlama sahnesi dikkat çekici. Nasıl ki fizikte düzen ve düzensizlik dengesi evrende nesnelerin sınırlarını belirleyebiliyorsa bir filmde de “kadraj içine alınan imgeler seyircinin deneyiminin sınırlarını belirleyebilir” düşüncesini bir izleyici olarak bende uyandırdı.
Tersine Çevrilen Kahramanın Yolculuğu
Filmin yapısı da tıpkı kaosun içinde kendi düzenini kuran insan gibi belirli bir algoritmaya göre inşa edilmiş. Başrol -ismi olmayan karakter-, çoğu Holivud filmlerinden aşina olduğumuz kahramanın yolculuğu şemasını takip etmez. Bu klasik şablonda; Kahraman önce kendini kaybeder, sonra bulur ve dönüşürdü. Tenet’te kahraman çeşitli eşikten, dönüşümlerden zaten geçmiş sıradan biri olmayan istihbarat ajanı kimliğiyle giriş yapıyor ve hikaye kahramanın “eve dönüşü” veya topluma yeniden katılmasıyla da sona ermez. Başkahraman aslında baştan beri her şeyin kurucusu (Latince kelime karşılığı Tenet) olduğunu öğrenmesiyle “yolculuğa çıkan” değil zaten yolu yaratmış bir kahraman olarak zamanın bilmecesini fark eden gözlemci bilinç olduğunu anlıyoruz.
Bu klasik şemada Rehber; kahramandan önce bilgiyi taşır, geleceği görür ve kahramanı hazırlayan bir figür olarak karşımıza çıkarken Neil’de farklı işleniyor: O, kahramanla birlikte yürüdüğü anın içinde, zamanın çift yönlü akışında, gelecekte edindiği bilgiyi geçmişe, kahramana getirendir. Rehberliği hiyerarşik bir mesafeden öğreten konumunda değil, eşit mesafede doğal bir yol arkadaşlığıyla bilgiyi aktarandır ve başkahramanın gelecekteki kimliğiyle bağlantılı bir figürdür.

Yine bu klasik şemada Gölge/Düşman, genelde kahramanın kişisel korku ve zayıflıklarının üstesinden gelme durağıyken, Tenet’te; kahramanın karşılaştığı çatışma, kişisel bir düşmanlığı değil, evrenin işleyişiyle ilgili kaosu temsil eder. Sator karakteri, evirttiği (entropinin ters akışa çevrildiği) zaman aygıtı ile dünyayı yok etmeye çalışan Rus oligarktır. Sator ismi yaratan, başlatan anlamına geldiği gibi filmde düşmanın dünyanın geçmişini ve geleceğini yok etme potansiyelini temsil eder. Bu yüzden onu yenmek; sadece fiziksel bir zafer değil, kahramanın zaman döngüsünü yazgıya bağlı bilinci idrak etmesinde fark ettirendir. Bu da entropiyi yalnızca filmde geçen imgelerde değil karakterlerin varoluşsal eylem motivasyonlarında da yönetmenin anlatmaya çalıştığını gösterir.
Senaryonun Algoritması: Sator Karesi
Filmdeki karakterlerin hatta mekanların “metafiziksel fikir” inşası Sator karesi üzerinde kurulmuş. Teoloji, ezoterizm, dilbilim alanında bu beş kelimelik bu palindromik kare (sator, arepo, tenet, opera, rotas) şifreli, “kozmosun düzeni” ve “zamanın döngüselliği” ile ilişkilendirilmiştir.
Sator (yaratan, ekici veya iş yapan), entropisini tersine çevirmek için, gelecekte yaratılacak bir silahın algoritmasını, yeniden bir araya getirmeye çalışan, hırslı bir iş adamını simgeler.
Rotas (çarklar, yollar), Sator’un uluslararası yatırım şirketi olarak gösterilir, tersine akışlı silah teknolojisi ile ilgili planlarını yürüttüğü bir üs olarak kullanır. Çalışanlar ve şirket ağı onun hilelerini destekleyen bir yapı sunar, böylece, Sator’un kişisel gücünü ve dünya üzerindeki etkisini somutlaştırır. Başkahramanın önünde hem bir iş ağı hem de herkesi ilgilendiren bir tehdit oluşturur.
Arepo (sabanını süren kişi), filmde görmediğimiz bir ressamdır. Sator’un eşi Kathle ilişkilerinde Sator’a sahte eser satarak dolandırılmasına neden olan kişidir, Sator sahte eseri bir intikam aracı olarak Kathle elinde tutmak için onunla şantaj yapar.
Opera (emek, eser), filmin ilk açılış yaptığı bu mekanda Sator peşinde olduğu teknolojik aygıtın bir parçası olan algoritmayı kaçırmak için kargaşa yaratır; “ucuz bilet” olarak nitelendirdiği insanların ölümüne neden olur.
Tenet (kurucu, ilke, prensip) ise başkahramanın dünyayı kurtarmak için kurduğu casusluk ekibinin adıdır.

Bu beş öğe, yalnızca simgesel bir oyun değil; karakterlerin eylem güdülerini, mekanların işlevini ve zamanın çift yönlü akışını birbirine bağlayan bir algoritma işlevi görür. Başkahraman, Sator’un planlarını çözerek sadece fiziksel bir mücadele vermez; aynı zamanda entropiyi yönetme ve zamanın paradoksunu kavrayan bilinç olur. Böylece film, kavramların ve karakterlerin bir araya gelmesiyle kendi kaotik düzenini yaratır.
Sinema da Entropiyi Deneyimler: Kadrajda Düzene Sokulan Süre
Sinema, zamanı yalnızca kaydetmez; onu biçimlendirir, sınırlandırır ve yeniden kurar. Yönetmenin kamerası, imgeleri kadrajında düzenlemesi, fizikteki kaosa düzen getirme eylemine benzetilebilir. Her çekim, her kesme ve her ışık kırılması, sonsuz olasılıklar arasından seçilmiş tek bir düzen fikrini temsil eder. Bu yönüyle sinema, evrende süreyi akışına bırakan bir gözlemci değil; süreyi “kadraj” denilen sınırlar içinde dondurup yeniden düzenleyen bir bilinç uygulayımıdır.
Nolan, bir bilim insanının titizliğiyle, seyircinin kamera merceği aracılığıyla evrensel bir ilkeyi deneyimlemesini ister. Yönetmen, süre içinde belirli bir sırayla yönettiği aksiyonu “karmaşayı düzene sokarak” biçimlendirir, tıpkı entropiyi gözlemleyen bir fizikçi gibi. Film yapımı, rastgele olanı denetim altına alma sürecidir: senaryoda olayların planlanışı, plansız görünen çatışmaların anlamlandırılması; her eylem, diyalog ve kamera açısının, ritmi dengede tutması bunun göstergesidir.

Nolan, kurguda kullandığı sahne kesmeleri ve geri dönüşlerle kaosu dramatikleştirir; böylece seyirci yalnızca filmi izlemez, entropinin kendisini duyumsar. Yönetmenin kendi sözleriyle, “Filmi anlamaya çalışmayın, hissedin. Bu, parçalarını bulmaya çalışacağınız bir yapboz değil.”
Yine de, yönetmen ne kadar düzen kurarsa kursun, seyircinin filmi deneyimleme biçimini tamamen yönlendiremez. Zamanın filmdeki akışı, her izleyicide farklı bir bilinç alanına değinir. Seyircinin “Bu filmden bir şey anlamadık.” demesi, aslında Nolan’ın paradoksunu yansıtır: sinema kendi algoritmasıyla örülmüş senaryosunu ifşa etmek değil, hissettirmek ister.
Ajan: Bir devlet veya kuruluşun gizli amaçları için çalışan kimse; dil avcısı, çaşıt, casus.
Aksiyon: Bir gücün, maddi bir etkenin, bir düşüncenin ortaya çıkması; eylem, devinim, hareket
Algoritma: Orta Çağ’da ondalık sayı düzenine göre, son zamanlarda ise iyi tanımlanmış kuralların ve işlemlerin adım adım uygulanmasıyla bir sorunun giderilmesi veya sonuca en hızlı biçimde ulaşılması işlemi; Harezmi yolu, işlem dizisi, çözüm yöntemi. bkz. Harezmi
Anatomi: 1-Bir şeyin oluşumunda göze çarpan özel yapı. 2-Beden yapısı, gövde yapısı. 3-İnsan, hayvan ve bitkilerin yapısını ve organlarının birbiriyle olan ilgilerini inceleyen bilim; teşrih.
Diyalog: Oyun, roman, öykü vb. yapıtlarda iki veya daha çok kimsenin konuşması; karşılıklı konuşma.
Dramatik: İçinde gerilim, çatışma vb. olaylar bulunan, insan ilişkileri ile gelişen (yapıt, olay). Sahneye özgü olan.
Entropi: Evrenin yazgısı; düzenin parçalanışı, yok oluşu; çöküş.
Ezoterizm: Bilgilerin yalnızca belli anlak düzeyi, bellek birikimi ve tinsel olgunluğa ulaşmış seçkinlere ulaştırılması gerektiğini savunan akım; İçrekçilik.
Figür: 1- Betiz ve yontu törütlerinde varlıkların biçimi. 2- Bir salınımı veya oyunu oluşturan ölçülü adımlarla beliren zincirleme devinimlerden her biri, örge, biçim: oyun örgesi, salınım biçimi.
Format: (Burada) Çekim ölçeği geniş açı(lı).
Hiyerarşi: Bir toplulukta, düzende veya işlemde, bireylerin ya da öğelerin, görev, yetki, durum gibi ölçütlere göre dizilmesi; aşama dizisi.
Kadraj: Sinema ve fotoğrafçılıkta görüntüyü çerçeve içine alma; çerçeve.
Kamera: Görüntülerin filme alınmasını sağlayan aygıt; alıcı, almaç.
Kaos: Evrenin düzene girmeden önceki, biçimden yoksun, uyumsuz ve karışık durumu; kargaşa.
Kaotik: Kargaşa içinde olan.
Karakter: Bir yapıtta duygu, tutku ve düşünce yönlerinden ele alınan kimse; kişilik.
Klasik: Üzerinden çok süre geçmesine karşın değerini yitirmeyen, türünde örnek olarak görülen yapıt; kökleşik.
Kozmos: Gök varlıklarının bütünü; kâinat, cihan, âlem, evren.
Kuantum: Olasılıklar üzerinden tinsel durumları, olayları tanımlama, dolanıklık (burada)
Kültürel: Ekine ilişkin, ekinle ilgili; ekinsi, ekinek, ekinsel.
Metafizik: Duyularla algılanamayan, akıl ve sezgiyle kavranmaya çalışılan varlık, gerçeklik alanı; doğaötesi.
Motivasyon: Amaçlanan davranışa yönelirken bireye güç vermek, uğura yoğunlaştırmak. İsteklendirme, güdüleme.
Oligark: Siyasal gücün birkaç kişilik bir kümenin elinde toplandığı yönetim düzeni içinde yer alan, çok baylaşmış yönetici veya iş adamı; sömürgen kişi.
Palindromik: Zamanın ve anlamın döngüsel, bakışımlı ve çok yönlü doğasını sorgulayan yaklaşım.
Paradoks: Düşünceler arasında tartışmaya açık, kesin bir yargı içermeyen karşıtlık; çelişki.
Paralel: Aynı düzlem içinde ikişer ikişer bulunan ve kesişmeyen; koşut.
Plan: Almacın sürekli olarak çalıştırılmasıyla elde edilen film parçası; çekim.
Plan: Bir işin, bir yapıtın gerçekleştirilmesi, bir konunun yolunda yürümesi için uyulması tasarlanan düzen, tasarım.
Popüler: Halkın arasında yaşayan örgelere, ögelere yer veren, onlardan yararlanan, halkın zevkine uygun, halk tarafından tutulan; tanınan, bilinen.
Potansiyel: Gizli kalmış, henüz varlığı ortaya çıkmamış olan. Kullanılmaya hazır. Gelecekte oluşması, gelişmesi mümkün olan; gizil.
Ritim: Bir dizede, bir notada vurgu, uzunluk veya ses özelliklerinin, durakların düzenli bir biçimde tekrarlanmasından doğan ses uygunluğu; dizem, tartım.
Senaryo: Yapıtların sahnelerini ve akışını gösteren yazılı metin; oyun.
Şablon: Çok kez yinelendiğinden kanıksanmış basmakalıp düzenek, örnek.
Şantaj: Herhangi bir çıkar sağlamak amacıyla bir kimseyi, kendisiyle ilgili lekeleyici, gözden düşürücü bir bilgiyi yayma veya açığa çıkarma tehdidiyle korkutma; gözdağı.
Teknoloji: İnsanın maddi çevresini denetlemek ve değiştirmek amacıyla geliştirdiği araç gereçlerle; bunlara ilişkin kullanım biçimlerini kapsayan, uygulama bilgilerinin tümü; uygulayım bilimi.
Teoloji: Tanrı’nın varlığı ve nitelikleriyle ilgili konuları ele alan bir bilim kolu; ilahiyat, tanrı bilimi.










