KÖŞPENDİLER

Türkiye Türkçesiyle Göçerler ya da Göçebeler, Holivud ölçülerine uygun olarak tasarlandığı izlenimini her karesinde hissettiren bir Kazakistan filmi.

Söylenenlere göre, kırk milyon ABD Doları maliyetiyle Kazakistan’ın gerçekleştirdiği en yüksek bütçeli kurmaca film olan Göçebeler, ne yazık ki Türkiye’de pek ilgi görmedi. Egemen yayın ve sanat çevrelerinin Türkistan’a ve orada yaşanılanlara duyarsız kalması, bu ilgisizliğin Türkiye tarafındaki sebeplerinden biri olarak gösterilebilir.

Televizyonlardaki sinema programlarını izleyenlerin, açık bir şekilde Holivud kaynaklı sinema filmlerine yönlendirildiği ve kimi kanalların doğrudan çok uluslu TV şirketlerinin yapımlarıyla yayınlarını sürdürdüğü Türkiye’de, binlerce yapım arasında Göçebeler adlı bir sinema filminin kendiliğinden fark edilmesi çok zor, hatta imkânsız bir durum.

Nitekim gösterime girmesinin üzerinden bu kadar yıl geçmesine karşın Göçebeler, bir ulus hakkında seviyesizce ve edepsizce aşağılamalarla dolu “Borat” filmi kadar bile bilinmiyor.

Kazakistan’ı kötüleyen, insanları küçümseyen ve yalan yanlış bilgilerle dünya kamuoyuna, insansı yaratıkların yaşadığı sorunlu bir ülke algısı yerleştirmeye çalışan Borat, Türkiye televizyonlarındaki sohbet programlarına bile defalarca konu olurken, Göçebeler’in adının anılmaması biraz da Kazakistan Türklerinin, Türk kamuoyunu etkileyecek çabalarının olmaması ya da yetersiz kalmasından kaynaklanıyor.

Yapımından yıllar sonra ve izleyicisi meçhul bir televizyon kanalında gösterilmesi, daha epey bir süre, Türkiye’de bu filmin, sinema meraklılarının bir araya geldiği mahfillerin dışına çıkamayacağının da bir işareti.

Oysa Göçebeler, hem konusu hem de anlatımı itibariyle etkileyici bir film. Filme konu efsaneye göre Cengiz Han’ın soyundan bir çocuk doğacak ve tüm boyları birleştirerek ezeli düşmanlarına karşı üstünlük sağlayarak, barışı tesis edecektir.

Bu çocuğu doğumundan itibaren takip eden iyiler ve kötüler arasındaki mücadele ve çocuğun büyüyüp gelişmesi film boyunca ilgiyi artıran bir üslupla anlatılıyor.

Dağların eteğindeki uçsuz bucaksız bozkırlar üzerinde göçebelerin yaşadığı yerlerin, geçerli sinema kurallarına göre kusursuz denebilecek nitelikte gösterilmesi, izleyiciyi sıkmayan bir akıcılığın sağlanmış olması, filmi, sıradan filmlerin üzerine çıkarıyor.

Atları, develeri, bozkırı ve oradaki özgün yaşamı sevenler için film, seyrine doyulmaz güzellikleri sergiliyor.

Konunun geçtiği döneme ait mimari yapıların, giysilerin ve araç gereçlerin olması gerektiği gibi düzenlenmesi, filmin başarılı yanlarını artırıyor.

Oyuncuların seçimi ve oyuncu yönetimiyle, savaş sahnelerindeki abartıya kaçılmadan yapılmış gerçekçi sahneler, film ekibinin işlerinin ehli olduklarını gösteriyor. Filmin baş oyuncusu çocuğun, Abılay Han’ın, filmdeki oyunculardan fark edilir derecede Kazak (!) olmaması da bir tercih gibi görünüyor.

Filmin Türkiye Türkçesiyle seslendirmesi ne yazık ki filmin başarısıyla tezat teşkil ediyor. Hem seslerin oyuncularla uyumsuzluğu, hem de oyunculukların zayıflığı, seyir zevkini kısıtlıyor.

Seslerin derinliğiyle seviyelerindeki yanlışlıklar ve eksiklikler filmin seslendirmesinin, dar bir seslendirme kadrosu ve yetersiz teknik altyapıya sahip bir yerde yapıldığı izlenimini uyandırıyor.

Türkiye gibi çok önemli seslendirme sanatçılarının bulunduğu bir ortamda, renksiz ve soluk kalan bu seslendirme, Göçebeler filminin izlenebilirliğini azaltıyor. Filmde kullanılan seslerin, filmin kendisi kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.

Kazakisanlı sanatçıların ve devlet adamlarının kendi tarihleriyle ilgili böylesine yüksek bütçeli bir filmi başarıyla gerçekleştirmeleri Türk dünyası için umut verici.

Türkiye’deki kamu kurumlarının destek olduğu filmlerin içeriği göz önünde alındığında, Kazak Türklerinin bu çabasını kıskanmamak elde değil.

FİLMİ İZLE

Önceki İçerikBangkok’a Gidiyorum, Ey Tayland Halkı!
Sonraki İçerikİran’dan Dönüştürme Kurmacaları
" Yazacaksınız, yanılgı nerdedir, doğrusu ne olabilir; tartışacağız, iyisini elbirliğiyle araştıracağız. Hadi, hazır mısınız? Ben hazırım, ne eleştirmekten korkarım, ne eleştirilmekten; üstelik o çok sevdiğim kusurumu hâlâ düzeltemedim: Fena halde doğru söylerim!.” Atilla ilhan (1925-2005)

Yorum

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen adınızı buraya giriniz