AĞLANACAK DURUMUN GÜLDÜRÜSÜ

Değirmen, 1986 yılı, Türk yapımı bir güldürü filmidir. Film, Reşat Nuri Güntekin’in aynı adlı kitabından uyarlanmıştır ve filmin yönetmenliğini Atıf Yılmaz yapmıştır.

Film, Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerini, Osmanlı toplum yapısını ve Osmanlı yönetim düzenini konu edinir. Mizahi bir dille gerçeği bizlere anlatmaya çalışır. Film üç farklı bakış açısı etrafında anlatacaklarını bizlere sunar. Birincisi halkın bakış açısıyla, ikincisi devlet memurlarının bakış açısıyla üçüncüsü ise devlet erkanının, yöneticilerin bakış açısıyladır.

Halkın bakış açısıyla başlamak gerekirse şunları söylemek mümkün: Osmanlı toplumunun henüz okuma yazmayı bilmediğini, eğitimsiz ve filmin geçtiği bölgenin de fakir, yoksul olduğunu görmekteyiz. Halk aynı zamanda çabuk galeyana gelen bir yapıya sahip. Ancak halk, eğitimsiz olmasına karşın her şeyin farkındadır. Yapacak bir şeyi olmadığını düşündüğü için iktidara boyun eğmiş durumdadır.

Aynı zamanda toplumun içinde aydınlar da bulunmaktadır. Aydınlar, zaman zaman yönetim aracılığıyla zaman zamansa kendileri, toplumun yararı için, onları daha ileri düzeye taşımak ve aydın bir toplum haline getirmek için çabalarda bulunmaktadırlar.

Devlet adına görev yapan memurların açısından baktığımız zaman ise tamamıyla toplumun zararına davranışlarda bulunduklarını görürüz. Filmde gördüğümüz yöneticiler kendi keyiflerinin derdindedirler. Halkın sorunları onlar için önemsizdir. Devleti ve devletin yardımlarını kendilerinin çıkarları için kullanırlar.

Devletin gözüyle baktığımız zamansa bambaşka ve daha da halktan kopuk bir yapı görmekteyiz. Filmin geçtiği döneme bakarsak halkın yönetime katılımını sağlamaya çalışan ancak bunu başaramamış çünkü henüz halk ile iletişim kurabilecek siyasi yapıyı yaratamamış, iyi niyetli ancak daha çok kendi dertleri ile meşgul olan bir devlet düzeni görüyoruz. Bunu gelen mektupları devlet yetkililerinin umarsızca cevaplayışından anlayabiliriz.

Filmin özetine gelirsek;
Üst düzey memurların ve halktan saygın kişilerin birlikte yapmış olduğu keyif gecesinde “dansöz göbeği” ile küçük bir zelzele yaratır. Bu zelzeleden etkilenenler sadece o gece o keyif gecesinde bulunanlardır. Ancak devletin valisi ağır yaralı bir şekilde evden çıkarılınca halk endişelenir, birileri hemen koşup gazetelere haber verir. Gazetelerde bu küçük zelzelenin olduğundan çok daha büyük şekilde aktarıldığını görürüz.

Devlet yönetimi, orayı denetlemeden, gazete haberlerine kanıp yardımlar yapmaya başlar. Oysa yardım yapılacak bir şey yoktur. Daha sonra devletin üst yetkililerin kulağına gider ki aslında öyle bir zelzele yaşanmamıştır. Ardından devlet birbiri ardına olayla ilgilenecek yeni birilerini gönderir. Devletin gönderdiği yetkililer bakar ki o bölgede bir deprem, bir zelzele yaşanmamış ancak şunun farkına varırlar ki halk çok fakir, yoksul düşmüş, yıllarca devlet orayı unutmuş adeta, bu bir depremden bile beterdir.

Yine de denetleme yapan kişi bunu devlete izah etmelidir, çünkü depremin ünü yurt dışına kadar yayılmıştır. Yurt dışından bir heyet Osmanlı padişahı ile o bölgeyi teftiş etmeye gelecektir ve yöneticiler işin içinden çıkmaya çalışmaktadır. En sonunda gelen yetkililer halk ile anlaşırlar ve halkın yaşadığı yeri yağmalamasını isterler. Bu işin karşılığında, halka, yaşadıkları yerin, gelecek yeni yardımlarla yeniden inşa edileceğinin sözünü verirler. Halk o bölgeyi gerçekten büyük bir deprem olmuş gibi yakıp yıkar ve devlet erkanı oraya geldiğinde, onları depremin olduğuna inandırırlar.

Son kez büyük bir yardım yapılmıştır. Bu yardım ile yıkılan yerler yeniden inşa edilecektir. İşte tam bu noktada bir çatışma unsuru ortaya çıkar. Devlet yetkililerinden birisi bu parayı söylenilen deprem yalanı karşılığı bağış olarak alır ve halk o bölgeyi yerle bir ettiği iler kalır.

İzleyicinin istediği gibi çözülmeyen bu düğüm, hem oraya vali olarak gönderilen devlet görevlisinin hem de filmin sonu olur.

Ali Mansur Köse

DEĞİRMEN FİLMİ İZLE

 

Önceki İçerikO haram arzulara susamış hayvan öldürdü beni!
Sonraki İçerikUnutturmayan Sanatsı Belleklerimiz; Belgeseller
"Birisi kalkıp ben Mozart gibi beste yapıyorum, ben Dali gibi çiziyorum dese ona bu dünyadan zaten bir Mozart’ın, bir Salvador Dali’nin geçtiğini söylerdim."

Yorum

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen adınızı buraya giriniz