PEMBE İNCİLİ KAFTAN

Mutlu Kıbrıs Barış Harekatının hemen ardından, ABD ve siyasi egemenliği altındaki Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye her alanda uyguladıkları engelleyim, sinemayı da olumsuz etkiledi.

Türk Devleti, zor durumdaki bu sanat alanına, kamu yayıncılığı görevi verilen TRT Kurumu aracılığıyla kaynak aktararak, Yeşilçam’ın belli başlı yönetmenlerine, televizyon kurmacaları çekmenin yolunu açtı.

Lütfi Ömer Akad, Ömer Seyfettin Öykülerinden uyarlanan kurmacalarla, Türk yazınının özgün yapıtlarını, sinemadan sonra televizyona da taşıdı.

Ömer Seyfettin’in Diyet, Ferman, Topuz ve öyküleriyle siyah beyaz olarak çekilen Pembe İncili Kaftan, Lütfi Ömer Akad uyarlamasıyla TRT yapımları arasına girdi.

Bu süreçte, TRT yönetimince çağrı yapılan üç yönetmenden Ömer Lütfi Akad Eski Kahramanlar başlığı altında dört, Metin Erksan Beş Hikaye başlığı altında birleştirdiği farklı yazarlardan ve öykülerden oluşan seçkiyi ve Halit Refiğ, ilk Türk uyarlama dizisi olan Aşkı Memnu’yu Türk izleyicisiyle buluşturdular.

“Sonunda, 9 Aralıkta Pembe İncili Kaftan’la işe başlıyoruz.”

Işıkla Karanlık Arasında adıyla İş Kültür Yayınlarında çıkan anılarında Lütfi Ömer Akad, Ömer Seyfettin Hikayeleri dizisinin çekimlerinde akılda kalan izleri şöyle aktarıyor:

“Sonunda, 9 Aralıkta Pembe İncili Kaftan’la işe başlıyoruz. Baş oyuncumuz Fikret Hakan, Ak Altın’dan bu yana ilk de­fa karşı karşıya oluyoruz. Elçilik görevini çok güzel, dengeli bir oyunla veriyor. Üstüne göre yaptırdığımız pembe İnci­li kaftanı, Acem Şahı’nın önüne atışı unutulur gibi değil.

Filmin başındaki, koca vezirlerin “kimi gönderelim” diye düşün­dükleri sahneye girmeden önce, bulundukları yeri belirle­mek için, ara çekim olarak Bağdat köşküne gelmeden havuzun bulunduğu açıklığı ve kubbeli zarif seyirlik yeri gören bir açı seçiyorum ama art alanda yükselen Haliç’in kuzey yakasındaki binalar, Galata Kulesi ve arada bir geçen vapurlar ne olacak?

Bir ara çekim yapacağım. Malzemeler indirilip ilk ha­zırlıklar yapılırken, ortalıkta hafif bir sis olduğunu fark ediyorum. Daha erken gelsek bu sis art alanı göstermeyecek ka­dar yoğun olabilir mi diye bir soruşturma yaptırıyorum ço­cuklara. Müzede çalışanlardan biri geliyor, düşüncemi doğ­ruluyor. O çekimi erteliyoruz ve iç sahnenin çekimine geçiyo­ruz.

Erte gün erkenden işyerindeyiz. Memurun dediği gibi, kalın, süt beyaz bir sis var. Mermer parmaklıkların ötesinde hiç­ bir şey görünmüyor. Gelmemizle hazırlığa girişmemiz bir olduğu için, hemen çekime hazırız, mızraklı nöbetçileri uygun yerlere koyuyorum, çekimi yapıyoruz.

Diğer sahnelerde o ka­dar sıkıştırmıyoruz işi, revakların altında Vezir Turgut Savaş’la Fikret Hakan’ın konuşmalarından sonra filmin son çekimi için Fikret Hakan ayrılıyor, kamera bir süre izlerken görüntüsü si­liniyor ve ilerideki duvarda, filmin simgesel ifadesi olan, bir tuğra kalıyor yalnız.

Elçinin, maiyeti ile yola çıkışı, Maslak’ta Harp Akademilerinin karşısına düşen, gene askeri birliğin bu­lunduğu koruda, Muzaffer Hiçdurmaz’ın keşfettiği bir kasır­da başlıyor.

“Hayır abi, bir teğmen getirdi, general tarafın­dan …”

Birliğin bağlı olduğu generalden izin almış Hiçdurmaz. General, çalışma sırasında kısa bir ziyarette bulunu­yor, teşekkür ediyorum, başarılar diledikten sonra hemen gidiyor, ardından daha işe koyulmadan büyük bir çikolata paketi dolaşıyor çekim alanında “Bunu sen mi aldın?” diyorum Hiçdurmaz’a “Hayır abi, bir teğmen getirdi, general tarafın­dan …”

Kasrın yerini ayrıntılamamın nedeni, yıllardır o yoldan gidip geliriz, oralardan Ayazağa köyüne de indiğimiz ol­muştur çok kereler, buna karşın orada öyle güzel, zarif bir ka­sır olabileceğinden hiç kuşkulanmıyoruz.

Elçilik heyeti yol­culuğun sonunda uzaktan Acem Şahı’nın şehrini görüyor.
Bu sorunu Arto Berberyan çözüyor, uygun boyutta bir kale, şehri kuşatan sur maketi yapıyor, Kemerburgaz yakınlarında öbek öbek atılmış toprak çıkıntıları olan geniş bir alan var. Tam takım oyuncuları da alarak oraya gidiyorlar; ben bu işe karışmıyorum; Gani Turanlı ile Arto Berberyan bu işi güzel­ce hallediyorlar”

Fikret Hakan’ın Muhsin Çelebi olarak göründüğü Pembe İncili Kaftan, Hakan Balamir’in Tosun Bey’i canlandırdığı Ferman, Bora Ayanoğlu’nun Elçi’yi oynadığı Topuz ve Kadir Savun’un Demirci Koca Ali ile bütünleştiği olağanüstü oyunla yer aldığı Diyet, aynı dönem içerisinde siyah beyaz olarak çekildi.

Adı: Pembe İncili Kaftan
Yönetmen: Lütfi Ömer Akad
Öykü: Ömer Seyfettin (Pembe İncili Kaftan)
Uyarlama: Lütfi Ömer Akad
Müzik: Arif Erkin Güzelbeyoğlu
Görüntü Yönetmeni: Gani Turanlı
Kurgu: İsmail Kalkan
Oyuncular: Fikret Hakan (Muhsin Çelebi), Atıf Kaptan (Ali Paşa), Turgut Savaş (Vezir), Türker Tekin (İsmail), İhsan Baysal (Subay), Abdullah Ataç (Toroğlu)
Yönetmen Yardımcısı: Korhan Yurtsever
Görüntü Yönetmeni Yardımcısı: Selçuk Turanlı
Sanat Danışmanı, Çevre Düzeni ve Giysiler: Erol Keskin
Giysileri sağlayan: Niyazi Er
Giysi Denetimi: Faruk Demirel
Giysi Yardımcısı: Talip Okçul
Çevre Mimarı: Arto Berberyan
Çevre Kurucular: Fazıl Üsterman, Necip Koçak, Erbil Demirbağ
Çekim Alanı Sorumluları: Necdet Buvan, Necmettin Çobanoğlu, Dursun Sağlam
Çekim Alanı Yardımcıları: Mansur Kırık, Necati Cingöz
Düzgünler: Ehaddin Alinçe
Düzgün Yardımcısı: Hasan Görmez
Işık Sorumlusu: Erol Batıbeki
Işık Yardımcıları: Orhan Temel, Hüseyin Marangoz, Hüseyin Durgun, Ömer Ekmekçi
Devamlılık Yazmanı: Mümtaz Arıkan
Ses Uzmanı: Necip Sarıcıoğlu
Yapım Sorumlusu: Muzaffer Hiçdurmaz
Yapım Yardımcıları: Yusuf Çağatay, Fevzi Barlas
Yapımcı: TRT (Emin Gerçeker)
Süre:37’
Yapım: Türkiye – 1975

Önceki İçerikAcıdan Beslenen Bir Kardeşlik Öyküsü
Sonraki İçerikBen kafamı kolay kolay vermem.
" Yazacaksınız, yanılgı nerdedir, doğrusu ne olabilir; tartışacağız, iyisini elbirliğiyle araştıracağız. Hadi, hazır mısınız? Ben hazırım, ne eleştirmekten korkarım, ne eleştirilmekten; üstelik o çok sevdiğim kusurumu hâlâ düzeltemedim: Fena halde doğru söylerim!.” Atilla ilhan (1925-2005)

Yorum

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen adınızı buraya giriniz